Kaftan daha çok Ortadoğu’nun simgeleri arasındaki kıyafetlerden biri. Tabii ki günlük kıyafet değil, daha çok makam ve mevki çağrışımı var.
Kaftan, Farsça kökenli bir kelime; üste giyilen, kumaştan yapılan, uzun, süslü ve astarsız elbise anlamına geliyor. Osmanlılarda, önemli hizmetler görenleri mükâfatlandırmak için padişah tarafından kaftan hediye edilirdi. Kumandanlara bir imtiyaz verildiği zaman da buna işaret olarak kılıç ve kaftan verilirdi. Doğu aristokrasisinin bu önemli simgesi, şimdilerde özellikle davet kıyafetlerinin yeni gözdesi oldu. Bu konuda, kaftanlara adanmış bir koleksiyon hazırlayan Beyrutlu moda tasarımcısı Muhammed Ashi ismi öne çıkıyor. Ashi moda evinde hazırlanan kaftanlar için, rafine bir görkemin eseri denebilir.
Kaftan merakı Hollywood’u sardı
Geçtiğimiz yaz cemiyet dünyası bir anda kaftanlı kınalar ve düğünlere merak salmıştı. Bu durum saraylarda geçen dizilerin bir tezahürü olsa gerek. Bu yıl da kaftanlar en şaşaalı halleriyle Hindistan’dan Amerika’ya kadınların kalbini kazanmayı başarıyor. Batı’nın köklü moda evleri el işlemesi nakışlarla kaftanları gururla sundu. Ashi kaftanlar ise bembeyaz silüetleri, narin işlemeleriyle görkem, asalet ve sadeliği yansıtan tasarımlar olarak karşımıza çıkıyor.
Her biri sanat eseri gibi hazırlanan kaftanların mimarı Muhammet Ashi, 1980 doğumlu genç bir tasarımcı. İşlemelerdeki emeği, kalıp kumaşlardaki yüksek zarafeti görünce emektar bir tasarımcıdan başkası değildir diye düşünüyorsunuz. Ashi’nin masalsı kaftanları Hollywood kırmızı halısında beyaz bir zambak gibi beliriyor. Fakat sadece o değil tasarımcı, Bollywood kırmızı halısının da şimdiden en sevilenlerinden. Hindistan, geleneksel kıyafetleri işlemeleriyle ünlüdür. Ashi’nin hayran bırakan işlemelerine de kayıtsız kalmamışlar anlaşılan. Çin ve Asya ülkeleri de kaftanlara sahip çıkanlardan. Eski imparatorlukların yaşadığı coğrafyalarda kaftanlar hızla davetlerde boy gösteriyor.
Avrupa da kaftanı sevdi
Kaftanlar Avrupalı moda evlerinin birçoğunun koleksiyonunda yer buldu bu yaz. Buna bir nevi küreselleşme hareketi de diyebiliriz. Zira moda evlerinin gözü yeni pazarlarda. Bunların başından Asya ve Ortadoğu geliyor. Sizi anlıyor, giydiklerinizi kendi tasarım kültürümüzle size sunuyoruz diyor markalar. Zaten DKNY, Chanel gibi markalar Ortadoğu pazarına yatırımlarıyla gündeme gelmişti. Yatırımlar tasarımların da yol haritasını çiziyor bir nevi. Malum artık kral müşteri. Benim tarzım bu, başka bir yol bilmem diyen markalar mazide kaldı. Herkes senin seçimini bu tarzda nasıl sunarım telaşında. Sonuç olarak podyumlar kaftan elbiselere doydu, dahası Avrupalı kadın da ipek, kadife, işlemeli her çeşit kaftanı giyinme dolabına koydu. Bu da bir nevi modanın oryantalizmi.
‘Mana’lı kupalar
Hediye ne alsam dediğimde istisnasız fincan ve kupalara gider elim. Kaç tane olursa olsun insanın gözüne fazla görünmez kupalar. Kişiseldir, elinizin altındadır, kitapla müzikle dost canlısıdır. Endüstriyel tasarımcıların elinden çıkan tasarım kupalar son zamanlarda hediye olarak da kendinizi şımartmak için güzel bir fikir olarak raflarda. Onlardan biri var ki insan elinden hiç bırakmak istemiyor. Tasarımcı Mana Yıldız’ın laleden ilham alan rafine bir tasarım kültürünün temsili rengârenk porselen kupalar bunlar. Endüstriyel tasarım eğitimini The Design Academy, Hollanda’da tamamlayan Yıldız, Karaköy’deki stüdyosunda iç dekorasyona ait birçok ürünün tasarımını yapıyor. İlk stüdyo koleksiyonunu porselenden hazırlayan tasarımcı, aynı zamanda bu ürünlerin üreticisi konumunda. Rengarenk lale bardakların siyahlarını ise ayrıca beğendiğimi söylemem lazım.
kezistanbul@gmail.com
Instagram
YouTube
RSS