Milletçe klişe tabirle ‘milli birlik ve beraberliğin’ yanında sükunete de en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçiyoruz. Zira Özgecan’ın acısı taptaze dururken her gün yeni bir taciz-tecavüz vakasıyla uyanıyoruz. Eşlerini doğrayan babalar, evlat katili anneler, cezaevleri ve yetiştirme yurtları hatta en güvenilir yer olması gereken okullarda dahi istismara uğrayan çocuklar, Meclis’te tokmakla Allah ne verdiyse vahşice kavgaya tutuşan vekiller… Tüm bunları artık öylesine kanıksadık ki akşam yemeğimize eşlik eden haber bültenlerinde, eskisi gibi iştahımız kesilmez oldu. ‘Aman canım bizim başımıza gelmez.’ rahatlığı evleri terk edeli çok oldu oysa. Her geçen gün yaklaşan tehlike çanları her an başımızda çalabilir. Bu tedirginlik bilinçaltımıza yerleşmiş durumda. Hal böyleyken gerim gerim geriliyoruz. Sağ olsun politikacılar da ekranlardaki kızgın yüzleri, bağırış çağırış halleriyle tuz biber ekiyor bu cinnet haline. Bir gün doları fırlatıyorlar, bir gün faizi. Bir gün halkın bir kesimini, diğer gün başka kesimini ‘düşman’ ilan ediyorlar. Çocuğunu kaybetmiş anneleri yuhalatıyorlar, insanları mesleklerinden atıp işsiz bırakıyorlar. Korkmayın, ‘Toplu cinnet yakın!’ filan gibi felaket tellallığı yapmak değil niyetimiz. Bireyden topluma, toplumdan bireye karşılıklı sirayet eden bu gerginliği aşmak için neler yapılabilir, bu derdimiz.
Uzm. Psikolojik Danışman Semra Keskin’e göre, bireyden önce çevresine sonra topluma yayılan gerginlik tekrar geri dönüyor insana, tıpkı bumerang misali: “Gerildikçe geriliyor bizi birbirimize bağlayan ipler ve bu yüzden ‘inceldiği yerden kopsun’ zihniyeti çöküyor insani ilişkilere. Yaşanan gerginlik, sıkıntı, stres ve üzüntü tabii ki hem bireydeki hem de toplumdaki ruh sağlığını yıpratıyor, bozuyor.” Herkeste bir güven ve sevgi özlemi hâkim, ancak kimse kılını kıpırdatmaya meyyal değil bu hususta. İşte tam da bu yüzden toplumsal tansiyonu düşürmenin ilacı kişiden başlıyor önce. Konuya psikolojik çerçeveden bakan Keskin’e göre, toplumsal gerginlikle mücadele ancak bireyi ele almakla yani kendimizi analiz ve keşfetmekle, duygu, algı, tutum ve davranışlarımızı yeniden düzenlemekle mümkün.
Sürekli haber takibinden vazgeçin
Öncelikle sizi üzen, strese sokan, kaygılandıran, insanlarla ve toplumla ilişkilerinizi bozan ve sizi onlara karşı öfke duymaya yönelten tüm faktörlerin bir listesini yapmakla başlayın gerginlikle baş edebilme sürecine. Bu faktörler arasında kişiler, olaylar, siyaset vb. çok farklı değişkenler olabilir. Aile fertleri, iş arkadaşları, sınıf arkadaşları, patronumuz, amirimiz, sekreterimiz, çocuklarımız… “Hayatımızdaki kişileri, onların düşünce ve davranışlarını değiştirmeye çalışmak yerine kendinizde bu kişilerle ilgili olan algılarınızı yönetmeye, kendi duygu, düşünce ve davranış biçimlerinizi değiştirmeye çalışmak çok daha gerçekçi ve ulaşılabilir bir hedef.” diyor Keskin, bu nedenle empati şart. Karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anladığımızı, kendi duygularımızı da ifade eden ve ‘ben’ dilinin hâkim olduğu paylaşımlar, ilişkilerimizi daha sağlıklı, kendimizin ve karşımızdakinin bakış açısını da daha esnek hale getirebilir. Üçüncü olarak sizi yıpratan, duygu ve düşünce sisteminize kısa devre yaptıran olayları ele alın. Örneğin her gün haberlerde duyduğumuz, şahit olduğumuz pek çok vahşet, cinayet, tecavüz vb. gibi durumları. Bu tarz haberlere çok fazla maruz kalmak da insanın duygu ve sinir sistemini yıprattığından sürekli izlemek de doğru değil. “Tabii ki dünyadan bihaber olmayın ama yaşanan vahşeti de tekrar tekrar okumak, farklı kanallarda izlemek, internette yorumlar okumak, paylaşımlar yapmak da olayın meydana getirdiği olumsuz duygusal etkiyi çoğaltmaktan ve hem sizi hem de toplumu daha fazla germekten öteye gitmiyor. Hatta psikolojik, duygusal ve sosyal sorunları olan insanlara da olumsuz örnek oluyor.” diyor Keskin.
Memleketi kurtarmadan önce…
Siyaset de maalesef toplumsal gerginlik seviyesini en üst perdelere taşıyan faktörlerden. İki kişi bir araya gelmeyegörsün, hemen başlıyor memleketi kurtarma çabaları. Hal böyleyken tartışmalar, fanatizmin dozu kaçınca da kavgalar kaçınılmaz oluyor. ‘Ya bizdensin ya onlardan’ algısı hem ilişkileri hem toplumsal huzuru baltalıyor. Aile içinde, okulda, işte, sokakta, parkta siyasi konuşma ve tartışmalardan mümkün mertebe uzak durmak önemli. Bunun yerine kendimizden, işimizden, hafta sonu gittiğimiz filmden, yeni çıkan albümden, okuduğunuz kitaptan, hatta havadan sudan konuşmak şart. Bu tarz sohbetler hem siyasi kutuplaşmayı ve oluşan gerginliği hafifletmeye yardımcı olur hem de kendimize ait duygu ve deneyimleri paylaşma noktasında kişiyi rahatlatır.
Hızlı yürüyüş sinirleri rahatlatır
İlahiyatçı aile koçu Tuğba İnciler, kişilerin gerginlikle baş etmeyi öğrenmesinin mutlu bir aile yaşantısı için ön koşul olduğu görüşünde. Bunun da hem dini hem sosyal hayatımızı kapsayan yolları var. Öncelikle karşılaşılan kötü olay, haber vs. sonrasında lanet veya bela okumak yerine ‘La havle vela kuvvete illa billahil azim’ zikrini dilden düşürmemek gerekiyor. İnşirah, Kureyş gibi rahatlık veren sûreleri bolca okumak da önemli. Sinirlendikçe abdest almak ve salavat çekmek ve Esmaül-Hüsna’yı bolca okumak da gerginliği azaltıyor. Sürekli kavga ortamı yaşanıyorsa Ya Kuddüs ve Ya Halim esması mutlaka çekilmeli. Gerginliği fazla olan kişiler gıda olarak patlıcan ve dana etinden uzak durmalı; elma, ayva ve muz gibi rahatlatıcı meyveleri bolca tüketmeli. Mutsuzluk hissiyle şekerli gıdalara abanılmamalı, zira bu sonrasında daha büyük mutsuzluğa sebep oluyor. İnciler, kavgaya meyyal kişilerin hacamat yaptırmaları halinde çok büyük fayda göreceklerini de ekliyor. Gerginlik anında bir saat kadar ortamdan uzaklaşarak hızlı bir yürüyüş yapmak da sinirleri rahatlatıyor. El ve ayakları, himalaya tuzu katılmış ılık suda bekletmek ve sonrasında ılık bir duş almak da faydalı olur. Evde lavanta ve yasemin yağını su dolu bir kaba damlatarak bir kap içinde peteklerin üstünde bekletmek de gergin havayı yumuşatır. Hafta sonları aileniz ya da arkadaşlarınızla kendinizi AVM’lere hapsetmek yerine mümkün olduğunca açık alan ve yeşillik yerleri buluşma mekânı olarak ayarlayın.
Neler yapılmalı?
-Mesleğiniz gereği ülke gündemini yakından takip etmek zorunda değilseniz haberlerden uzak durun.
-Mümkünse televizyonları kapatın. Onun yerine müzik dinleyin, ailenize eş ve dostlarınıza zaman ayırın.
-Çocuk nedeniyle televizyon kapatma şansınız yoksa haberleri izlemek yerine çizgi film seyretmeyi tercih edin.
-Kütüphanenize göz gezdirin, uzun zamandır okumayı düşünüp de vakitsizlikten okuyamadığınız kitapları raflardan indirip baş ucunuza koyun.
-Siyasetçilerin öfke dolu cümlelerine takılmak yerine işinize bakın, ‘Ne de olsa sandık önüme gelecek’ diyerek bu söylemleri bir tarafa not edin.
-Spor yapın, özellikle de açık havada yürüyüşe çıkın. Trekking ve doğa gezilerine katılın.
-Açık alanda spor yapma imkânınız yoksa kapalı spor salonlarında yürüyüş yapın. Bu arada kulaklıkta ister müzik, ister Kur’an, isterseniz ilahi dinleyin.
-Sinema ve tiyatroya daha çok zaman ayırın.
-İbadetlere daha fazla vakit ayırın.
-Gerginlik ve stres yüzünden geceleri uykunuz kaçtığında şikâyet etmek yerine namaz kılın, dua edin.
-İş, güç nedeniyle ihmal ettiğiniz eş dost ve akrabalara akşam oturmalarına gidin. Gittiğiniz evde de televizyonun kapalı olmasına dikkat edin. Siyasetten, ülke gündeminden konuşmayın.
]]
Instagram
YouTube
RSS